25 Ağustos 2012 Cumartesi

Okul Yıllarım 1-Çeltikçi İlkokulu ve Ahmet Hoca

Okul hayatım Makedonya’da doğduğum köy olan Çeltikçi’de başladı, İzmir’de sırasıyla Alsancak ve Mersinli ilkokullarında devam etti.
Yukarı Çeşme-2009
Okula başlayacağım 1954 yılının yaz aylarında Yukarı Çeşme denilen yerdeki bostanımızda bostan bekledim. Burası üç çeşmenin bir yamaca sıralandığı bir yerdi. Çeşmelerden dolayı bu ismi almış. Mezarlığın arkasından geçen Raştana ve Buzalıkova yolu üzerinde tahminen köye iki kilometre mesafede bulunuyor. Yukarı Çeşme köyümüz için çok önemli bir yer idi. Kıra giderken, gelirken hem insanlar hem de hayvanlar bu çeşmelere uğramadan geçmezlerdi.


Okul Yıllarım 2- Tito Döneminde Eğitim ve Göç

Tito dönemi Yugoslavya’sında ilk başta yasaklanmasına rağmen, yapılan mücadele sonunda Türkçe eğitim kabul edildi. Dört yıllık ilkokul eğitimine ilâve olarak daha sonra dört yıllık Türkçe ortaokullar da açıldı. Cumalı köyü, Hoşçebol denilen bölgenin ortasında bulunduğu için daima önemli bir merkez olmuştur. Bu bölgede bulunan çok sayıdaki Türk köyünün bağlı olduğu belediye merkezi, bu yüzden burada faaliyet göstermiştir. Halen belediye adı Lozov’a çevrilen Cumalı’da bulunuyor. Türkçe eğitimin ortaokul seviyesinde yapılması için de konumu sebebiyle Cumalı seçilir. Buraya açılan ortaokulda yalnız Hoşçebol değil yakın bölgelerdeki köylerin çocukları da Türkçe öğrenim görmüştür. Burada ve daha sonra Köprülü merkezde açılan Türk sınıflarında öğrenim görenlerin bazıları Türkiye’de ilk okuyan kişiler oldular. Üsküp’te Türk Okulu olarak faaliyet gösteren “Tefeyyüz” İlköğretim okuluna gidenler de vardı. Köyümüzden Necati Aganın Hüseyin Altınay İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirerek ilk üniversite bitiren hemşerimiz olmuştur. Ayrıca Hasan Hoca’nın oğlu Rüştü’nün Astsubay okulunu bitirerek ordu saflarına katılması da önemli bir örnek olmuştur. Diğer köylerden de çeşitli dallarda okul bitirenler oldu.

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Belgrad ve Kalemegdan

Dinlenip rahatladıktan sonra otelden çıkıp gezime başlıyorum. Bayraklı Cami otelin hemen bir sokak altında bulunuyor. Belgrad’da kalmış tek cami. Birçok defa saldırıya uğramış. Savaştan sonra restore edilerek ibadete açılmış. Kapısında Polis Noktası bulunuyor, yani polis korumasında... Apartmanlar arasında sıkışıp kalmış küçük bir yapı. Hayal kırıklığı yaşıyorum. Tek kubbeli, tek minareli, yeni restore edildiği her halinden belli oluyor. Temiz ve bakımlı iç mekânı bu yabancı diyarda insanı hemen etkisi altına alıyor. Ahşap minberi yeni yapılmış gibi bakımlı, mihrabın iki yanında Allah ve Muhammed yazıları dikkati çekiyor. Duvarlarında çeşitli hat örnekleri görülüyor. Minaresinde ay yıldızlı yeşil bayrak dalgalanıyor. Camiye adını veren bayrak bu olmalı. Camiden hüzünlenerek ayrılıyorum. Sağa dönüp ileri yürüdüğüm zaman kaleye ulaşacağımı biliyorum.

Belgrad Yolunda


Sekiz yıldır defalarca Makedonya’ya gittim. Doğduğum, sekiz yaşıma kadar yaşadığım köyümü kasabamı, dedelerimin, nenelerimin mezarlarını ziyaret ettim. Bütün Makedonya’yı gezdim; gitmediğim şehir kalmadı diyebilirim. Ayrıca kimsenin gitmediği en sapa yerlere, dağ başlarındaki Yörük köylerine de gittim. Makedonya’nın hiçbir yerinde akrabam yok ama şimdi birçok kasabasında ve köyünde çok değerli dostlarım var. Bu süre içinde Makedonya dışında sadece Kosova’da Prizren’e bir defe gitmiştim. Bu gezimde Makedonya üzerinden bir defa daha Prizren’e ve oradan da Sırbistan’a giderek Belgrad’ı görüp gezmeyi plânladım. Sırbistan, Kosova’ya siyasi nedenlerle sınır kapısı açmadığı için Prizren üzerinden gitmem mümkün olmadı. Üsküp’e dönerek buradan Belgrad otobüsü ile Sırbistan’a geçtim.


20 Temmuz 2012 Cuma

KOSOVA’DA BİR TÜRK BELDESİ: MAMUŞA


Mehmetçik Çeşmesi
                Mamuşa, Kosova’da Prizren şehrine 15-16 km. mesafede çok eski bir yerleşim yeridir. En önemli özelliği nüfusunun tamamının Türk olmasıdır. Nüfusunun yedi sekiz bin civarında olduğu söyleniyor. Adının Mahmutşah’tan geldiği rivayet ediliyor. Mahmutşah, söylene söylene Mamuşa’ya dönüşmüş. Mamuşalıların Tokat yöresinden gelerek buraya yerleştikleri birçok kaynakta belirtilmektedir. Şimdi Tokat’ta yaşayan Türklerle ne kadar ortak noktaları kalmıştır bilemem. Çünkü coğrafya insanlara şekil verir. İnsanlar yaşadıkları coğrafyadan ve çevredeki değişik kültürlerden aldıkları etkilere göre değişikliklere uğrarlar. Gene de bir araştırma yapılacak olursa Tokatlılarla birçok ortak özellikleri olduğu görülecektir. Mamuşa Türkçesi kendine has özellikler taşıyor. Tokat Türkçesi ile farklılıklar gösterdiği kesin... Bu konuda da araştırmalar yapılması faydalı olur. Belki de yapılmış araştırmalar vardır. Vurguları, söyleyiş şekli ne olursa olsun güzel Türkçemizin buralarda yaşaması çok önemli… Zaten Türkiye’de okuyan çocukları, Türk televizyonlarının yayınları ve gidip gelmelerle artan etkileşim İstanbul Türkçesinin yayılmasını sağlamaktadır.

1 Temmuz 2012 Pazar

"Yaş Haddinden" Emekli Oldum

Öğretmenliğimin ilk yılı - Ergani Lisesi - İlk öğrencilerim 
 Yıl Sonu Sergisi  (Mayıs-1972)
   1999 Yılında yirmi sekiz yıl çalıştıktan sonra devlet hizmetinden emekli oldum. Tam emekliliğimi yaşayacağımı düşünürken önümde yepyeni bir kapı açıldı. Kendimi Özel Emine Örnek İlköğretim okulunda buldum. Burada da on üç yıl çalışarak hizmette kırk bir yılı tamamladım. Devlet okullarında ortaokul, lise, yüksekokul ve Eğitim Fakültesi Resim bölümü olmak üzere değişik kademelerde çalıştım. 

19 Şubat 2012 Pazar

Muhteşem Mazlum

Dr. M. Hanefi YONTAR
24 Mart 2001 Eskişehir

    Yıllardır her bayram sabahı, Yahya Kemal’in “Bir mehâbetli sabâh oldu Süleymaniye” sözleri, şuurumu sarıp sarmalar. Şairin, “Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor.” Mısraındaki insanlardan biri olarak, “kanat” ve “ayak sesleri” arasında “Süleymaniye’nin yeniden tarih olması”na şahit olmayı hayal ederdim. “Varisi olmakla mağrur olduğum” bu ulu mâbette, belki “nefer esvaplı biri”nin, yahut bir hamalın veya torunuyla gelmiş nur yüzlü bir dedenin yanında diz çöküp “vatanın birliğine karışma”nın susuzluğunu çekerdim.

7 Şubat 2012 Salı

Gönül Gözü

     Mahmut otobüse her zaman Kaplıkaya Cami durağından biniyor. Konuşmalarından huzurevinde kaldığı anlaşılıyor. Çok geziyor,  giderken gelirken Kaplıkaya otobüsünde hep rastlıyorum. Genellikle kendi kendine yüksek sesle konuşuyor. Bazen hiç tanımadığı halde çocuk kadın demeden karşısındakine, yanındakine anlatıp duruyor. Temiz kıyafeti, düzgün fiziği yüksek sesle konuşmasına rağmen güven veriyor. Muhatapları genellikle onu dinleyip onaylıyor, ya da dinler görünüyorlar.